top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıMert Yiğit

İmmünogenetik Nedir?


İmmünogenetik, çeşitli bilimsel çalışmalarla, immünolojik prensipler anlayışımıza katkıda bulunan çeşitli başarı ve başarısızlıkları olan bir bilim dalıdır. Günümüzde immünogenetiğin geniş araştırma yelpazesi ile çeşitli immün hastalıklara farklı bakış açısı ve ön bilgi sunmak daha kolay hale gelmiştir. İmmünogenetiğin disiplinlerarası bir bilim olduğunu söylemek artık bütünüyle doğru olmayabilir. Çünkü kendi yöntemleri de vardır ve hızla gelişmektedir.


Vücudumuz her gün sayılamayacak kadar çok mikroorganizma ile karşılaşmak durumundadır. Bu mikroorganizmaların bazıları çeşitli faydalar sağlarken, kimi mikroorganizmalar da vücudumuzun doğal işleyişini bozarak savunma sistemimizin üstesinden gelmektedir. İmmün sistem veya bağışıklık sistemi, bir canlıdaki hastalıklara ve enfeksiyonlara bir savunma mekanizması oluşturan ve yerleşen enfeksiyonları ortadan kaldıran kompleks bir sistemdir. Bağışıklık sistemi iki savunma hattından oluşur. Bunlar edinsel ve doğal bağışıklıktır. Edinsel bağışıklık doğumdan sonra çeşitli yollarla (aşı, serum vb.)kazanılan bağışıklıktır. Vücudun ikinci savunma hattıdır ve spesifiktir. Doğal bağışıklık ise genetik olarak belirlenir ve bu nedenle doğuştan gelir. Vücudun ilk savunma hattıdır. Spesifik değildir. Bunlara bağlı olarak, bağışıklık tepkisinin moleküler ve genetik temelini inceleyen bilimsel disiplini ‘’immünogenetik’’ olarak adlandırılır. İmmünogenetik hem genetik temeli olan hem de bağışıklık sistemini etkileyen tüm süreçleri kapsar. İmmünogenetik alanındaki genetik eğilime dayalı hastalıkların seyrini, genetik yatkınlıklara bağlı tedavi yaklaşımları ve bu eğilimlerin gen terapisi ile nasıl etkilenebileceğini ele alır. Multiple Skleroz, Diyabet Tip 1, Crohn Hastalığı bunlardan sadece birkaçıdır.

İmmünogenetiğin, AB0 kan gruplarının keşfiyle başladığı söylenebilir. Avusturyalı immünolog ve patolog olan Karl Landsteiner, kan grupları ve bağışıklık alanındaki öncü çalışmalarıyla tanınmıştır. 1900 yılında başlıca kan gruplarını ayırarak kandaki aglütininlerin varlığını keşfetmiştir. Bu biyolojik gelişmeleri sayesinde, kan naklinin hasta hayatını tehlikeye atmadan basit bir işlem haline gelmesini sağlamıştır. 1930’ da Fizyoloji ve Tıp alanında Nobel Ödülünü alarak Transfüzyon (kan nakli) tıbbının babası olarak tanımlanmıştır. Böylece immünogenetik alanı doğmaya başlamış ve çok sayıda farklı soru üzerine araştırma faaliyetleri ivme kazanmıştır. İmmünogenetiği başlatan, bir bilim dalı haline getiren bir diğer çalışma Karl Landsteiner tarafından 1927 ‘de yapılmıştır. 1927'de M ve N kan gruplarını, 1940 yılında ise Rhesus maymun türünün ismini taşıyan Rh unsurunu saptamıştır.

İmmünogenetik günümüzde şu alanlarla ilgilenmektedir:

  • Biyoteknolojide ilaç geliştirilmesi

  • Rekombinant antikor yapılarının üretilmesi ve geliştirilmesi

  • Faj gösterim teknolojileri

  • Gen terapisi

  • İmmünoterapik uygulamalar

  • Antikor mühendisliği

  • Biofonksiyonel rekombinant antikor geliştirilmesi

  • Tanı teknolojileri

  • In vitro ve in vivo uygulamalara yönelik rekombinant antikorların geliştirilmesi

  • SPR temelli biyosensör çalışmaları

  • Antikorların fiziko-kimyasal karakterizasyonu


İmmünogenetik çok geniş bir çalışma yelpazesine sahiptir. Günümüzde yapılan popüler çalışmalardan biri de ‘’Hepatit B enfeksiyonunun tanısında serolojik ve moleküler yöntemler kullanılarak tanı kitlerinin geliştirilmesi" projesidir. Bu projede memeli hücrelerin transjeksiyon yöntemiyle rekombinant HBsAg (Hepatit B virüsünün yüzey antijeni) üretilmiş ve saflaştırılmıştır. Aşı ile ilgili yapılan bir diğer çalışma ise TMV’ye (tütün mozaik virüsü) karşı rekombinant fare antikoru tütün bitkisine aktarılarak, TMV ye karşı dirençli tütün bitkisi elde edilmiştir. Bilim insanları tarafından astım ve egzamanın immünogenetiği hakkında da çalışmalar yapılmıştır. Astım ve egzema (atopik dermatit) çocukluk çağında sık görülen kronik hastalıklardandır. Bu hastalıklar alerjenlere yanıt olarak etkili seviyelerde plazma hücreleri tarafından sentezlenen İmmünoglobulin E üretimi ile karakterize edilir. Gelişimleri hem genetik hem de çevresel faktörlere bağlıdır. Son yıllarda immünogenetik tedavilerin gelişmesi, astım ve egzemaya karşı artan hassasiyetle birlikte bazı gen ve gen lokusları tanımlanmıştır.


Karl Landsteiner ile başlayan bu serüven, günümüze kadar birçok gelişme göstererek ilerlemiş ve ilerlemeye devam etmektedir. İmmünogenetiğin doğuşu bilim dünyasında uygulama alanlarımızı genişleterek birçok alana yayılmıştır. Gen terapisi, immünoterapik uygulamalar, tanı teknolojileri bunlardan sadece birkaçı. İmmünoloji ve immünogenetiğin gelişmesi ile birçok genetik hastalığın tanı ve tedavisi farklı bilimsel yaklaşımlarla tedavi edilecektir.


Kaynaklar ve İleri Okuma


Comments


bottom of page