Doğduğumuzda, hissettiğimiz ilk duyu dokunma duyusudur. Gözlerimizi açmadan önce bile bir dokunuş veya fiziksel bir temas hissedebiliriz. Ne yazık ki, herkes o kadar şanslı olmayabilir! Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirilen bir deneye kadar dokunmanın, şefkatin ve sevginin belki de ne kadar önemli olduğunun farkında değildik. 1944 yılında bireylerin sevgi olmadan, yalnızca temel fizyolojik ihtiyaçları giderilerek tek başlarına gelişip gelişemeyeceklerini belirlemek için 40 yenidoğan üzerinde bir deney yapıldı.
Deneyde bebekler, 20’şer olmak üzere iki gruba ayrıldı. Normal büyüyen ilk grup (kontrol grubu) ve deney grubu vardı. Kontrol grubundaki bebeklerin hem beslenmesi, altının değiştirilmesi veya gazının çıkarılması gibi temel ihtiyaçları gideriliyor; hem de şefkat gösteriliyor, seviliyor ve dokunuluyordu. Deney grubundaki bebeklerin ise bakımı ile ilgilenilen, temel ihtiyaçlarının giderildiği özel bir tesis ve bakıcılar vardı. Bu bakıcılara deney grubundaki bebeklerin yalnızca temel ihtiyaçlarının giderilmesi (gazının çıkarılması, altının değiştirilmesi, yıkanması, doyurulması gibi), bunun dışında hiçbir fiziksel temasta bulunmamaları, bebeklerle iletişim ve uzun süreli etkileşim kurmamaları talimatı verildi.
Bakıcılar talimatları yerine getirerek kontrol grubuna bir bebeğe nasıl davranılması gerekiyorsa o şekilde davranıp, deney grubundaki bebeklere ise duygusuz birkaç canlıymış gibi davranarak sevgiden mahrum bıraktılar. Deney 4 ay sonunda durduruldu. Çünkü sevgisiz bırakılan, yalnızca temel ihtiyaçları karşılanan bebeklerin yarısı fiziksel bir neden olmadan ölmüştü. Kalan bebekler kurtarılıp daha doğal bir aile ortamına getirildikten sonra bile ölmeye devam etti. Bu arada kontrol grubunda hiç ölüm yoktu; oradaki bebekler gelişti ve büyüdüler. Hayatta kalmayı başaran bebeklerin yalnızca çok azı psikolojik olarak zarar görmüş, zihinsel olarak deforme olmuş ve sefil bir şekilde büyüyecekti.
İlerleyen süreçte çocukları koruma yasası nedeniyle insanlarla çalışılan deneyler durdurulmuştu fakat dışarıda hala maymunlar vardı! Bu defa benzer bir deney, yeni doğan maymunlarla gerçekleştirildi. 1957'de “Harlow'un Deneyi”, genç Rhesus maymunlarına iki farklı “anne” gösterilerek ikisi arasında bir seçim yaptırmayı içeriyordu. İlk “anne” yumuşak havlu kumaştan yapılmış ancak buradaki maymunlara yiyecek verilmemişti. Diğer “anne” ise telden yapılmış, fakat bağlı bir biberondan beslenme sağlıyordu. Ve sonuç etkileyiciydi! Çünkü maymunlar yiyecek yerine yumuşak anneyi seçtiler. Sadece acıktıklarında telden yapılan anne maymuna gittiler.
Sonuç ve Genel Tavsiye
Yapılan bu deneyler birçok canlının yaşamak ve hayatını sürdürebilmek için dokunmaya ve sevgiye ihtiyacı olduğunu kısmen kanıtladı. Bu nedenle sevgisiz büyüyen çocukların hayatta kalsa bile sevgisiz nesiller yetiştireceğini unutmayın, çocuklarınızı sevgiyle eğitin ve onlara güzellik aşılayın.
Comments