DNA Analizi Sayesinde Çözülen İlk Vaka: Lynda ve Dawn
top of page
Ara

DNA Analizi Sayesinde Çözülen İlk Vaka: Lynda ve Dawn



Adli DNA analizi 1980'lerde tanıtıldı ve o zamandan beri çocuklar için ebeveynleri belirlemek, suç mahallilerinde davayı çözmek ve ceza adaletinde babalık testi yapmak için güçlü bir araç haline geldi. DNA'yı bu kadar güçlü ve kullanışlı yapan şey, her insanın DNA'sının farklı olmasıdır. Eğer tek yumurta ikizi iseniz, bu durumda DNA'nız ikiz kardeşinizinki ile aynı olur.


Adli bilimlerde DNA, ilk olarak 1984 yılında Leicester Üniversitesi'nden Dr. Alec Jeffreys tarafından DNA'nın yan yana tekrarlanmaya devam eden diziler içerdiğini fark ettiğinde rapor edilmiştir. Ayrıca tekrarlanan bu dizilerin her birey için farklı olduğu anlaşılmıştır. Bu keşiften sonra Dr. Jefferys, kimlik testlerinin geliştirilmesinin önünü açmıştır. Sonrasında, 1987’de İngiltere'de kan testi yapan bir kimya şirketi olan Imperial Chemical Industries kurulduğunda genetik parmak izi de kullanıma sunulmuştur.


Vakalar

21 Kasım 1983'te Lynda Mann, arkadaşına gitmek için evinden ayrıldı. “Black Pad” adlı bir patikadan geçen Lynda, evine bir daha gidemedi. Cesedi ertesi sabah bulundu. Polis 22 Kasım 1983’te olay yerindeydi ve dava açılmış oldu. Lynda Mann'ın hikayesi bölgenin yakınındaki her yerde tartışıldı ve köydeki insanlar korku içinde yaşıyorlardı. Çünkü katil uzunca bir süre bulunamadı. Lynda’nın cansız bedeni incelendiğinde meni lekelerine ulaşıldı. Lynda’ya önce tecavüz edilmiş, ardından boğularak öldürülmüştü. Ölüm nedeni oksijensiz kalmasıydı. Lynda’ya tecavüz edip ardından ölmesine sebep olan kişinin PGM1+ salgılayan ve A grubu kana sahip olan biri olduğu tespit edildi.


31 Temmuz 1986'da Dawn Ashworth adında başka bir kız kestirmeden eve dönmeye çalışırken dönemedi. İki gün sonra cesedi On Pound Lane adında bir patikada bulundu. Tecavüze uğradığı, dövüldüğü ve boğulduğu öğrenildi. Vakanın oluş şekli, failin suçu işlerken gerçekleştirdiği yöntem (bu vakada önce tecavüz edip sonra boğarak öldürmek) yani "modus operandi" iki vakada da aynıydı. İki cinayeti de aynı kişinin işlemiş olabileceği şüphesi artmıştı.


Çeşitli araştırmaların ardından 17 yaşındaki bir genç Dawn’ı öldürdüğünü iddia etti. Lynda’nın ölümüyle de bir bağlantısı olup olmadığını anlayabilmek için çalışmalar genişletildi. Ancak Dawn’ı öldürdüğünü iddia eden genç, PGM1+ salgılayan ve A grubu kana sahip olan biri değildi. Hatırlayacak olursanız, yazının başında Dr. Alec Jeffreys’in keşfinin 1984 yılında gerçekleştiğinden bahsetmiştik (Lynda’nın ölümünden yaklaşık 1 yıl sonra).


DNA profillemesi için kullanılan ilk yöntem RFLP analizini içeriyordu. Bu yöntemde, öncelikle kan veya semen gibi bir numune restriksiyon enzimi ile küçük parçalara ayrılır. Bu, farklı boyutlarda binlerce DNA fragmanı üretir. Ardından parçalar, boyutuna göre jel elektroforez tarafından dizilir. Bundan sonra parçalar, naylon membrana aktarılır. Bu sürece “southern blot” denir. Belirli parçalara bağlandığı yerde radyoaktif bir DNA probu eklenir. Son olarak, radyoaktif paterni tespit etmek için X ışını filmi yerleştirilir.


Bu yöntem kullanılarak hem kurban Lynda hem de Dawn'dan toplanan semen örneği karşılaştırıldı ve bu keşif sayesinde iki vakanın da katilinin aynı kişi olduğu tespit edildi. Suçu itiraf eden 17 yaşındaki genç, tespit üzerine DNA analizi ile serbest bırakılan ilk kişi oldu. Ortada katil yoktu. İtirafçı gencin DNA’sı ile olay yerinde bulunan meniden elde edilen DNA uyuşmadığına göre katil başka biri olmalıydı. Katili bulmak için polis “erkek avına” çıktı ve 18-34 yaşlarındaki köydeki tüm erkeklerden, DNA'larını katilin DNA'sıyla karşılaştırabilmeleri için gönüllü olarak kan testi yaptırmalarını istedi. Bu işlem yalnızca eleme amaçlıydı. “Erkek avı” yavaş bir süreçti ve operasyon çok büyüktü.


Ancak kan vermeye gitmekte direnen biri göze çarpmıştı: Colin Pitchfork. Kan vermeye gitmedi, kendi adına kan verecek birini bulabilmek için para bile teklif etti. Ian Kelly isminde 24 yaşında bir genç, Pitchfork adına kan vermeyi kabul etti. Bir kadın, Ian Kelly'nin arkadaş ortamında başkası adına kan verdiğine dair söylediklerine kulak misafiri oldu ve bunu bildirmek için polisi aradı. 19 Eylül 1987'de Pitchfork tutuklandı. Kanı ve tükürüğü, iki suç mahallinden alınan sperm örnekleriyle eşleşti. Sonunda cinayetleri itiraf etti ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bu vaka ayrıca DNA’nın bir kişiyi kan, tükürük, semen ve benzeri yollarla tanımlamanın etkili bir yolu olduğunu kanıtladı. Bu yöntemin işe yarayıp yaramayacağından emin olmayan insanlar, Colin Pitchfork tutuklandıktan sonra bu test yönteminin işe yaradığını ve bu bulguların adli bilimler için devrim niteliğinde olduğunu kabul ettiler.


Kaynaklar ve İleri Okuma

bottom of page