Beklentiler Bizi Nasıl Etkiler? - PYGMALION ETKİSİ
top of page
Ara

Beklentiler Bizi Nasıl Etkiler? - PYGMALION ETKİSİ




Bir şeye çok inanmak, farkında olmadan o şeyin olmasını sağlayacak şekilde davranmamıza neden olabilmektedir. Araştırmalar, başkaları hakkında beklenti içinde bulunan bireylerin, bu beklentilerle, onların davranışlarını şekillendirebileceğini göstermektedir. Pygmalion Etkisi, diğer bir adıyla kendini gerçekleştiren kehanet, bir kişinin beklentisinin, başka bir kişinin davranışları üzerinde güçlü etkisi olduğunu ifade etmektedir.

Pygmalion ismi, Yunan şair Ovid’in Metamorphoses adlı bir şiirinden gelmektedir. Şiirde Pygmalion, kendi eserlerinden birine aşık olan bir heykeltraştır. Pygmalion, aşık olduğu heykele benzer bir eş teslim etmeleri için tanrılara yalvarır, sonunda da dilek gerçekleşir ve heykel canlanır. Araştırmacılar bu hikayeden ilham alarak bulgularına heykeltıraşın adını vermişlerdir.

Pygmalion etkisi bize gerçekliğimizin tartışılabilir olduğunu ve başkaları tarafından kasıtlı veya kazara manipüle edilebileceğini gösterir. Neyi başardığımız, nasıl düşündüğümüz, nasıl davrandığımız ve yeteneklerimizi nasıl algıladığımız bizim ve çevremizdeki insanların beklentilerinden etkilenebilir.


  • Bir iş başvurusu için hazırlanan kişi, daha önceki denemelerinden ya da işin konumundan dolayı o işi alamayacağına inandığı için iş görüşmesine “zaten olmayacak” düşüncesiyle özensiz gidecek ve bu özensizlik kişinin işe alınmamasını doğrulayabilecektir.

  • Matematik dersinden nefret eden öğrenci, ne kadar çalışırsa çalışsın matematik sınavından düşük alacağını düşündüğü için çalışmayacak ve bu çalışmama davranışı düşük almasını gerçek kılacaktır.

  • Yeni başladığı şirkette çalışan bir personelin, ortada bunu düşünmek için somut bir neden olmaksızın kendisinden hoşlanmadığını düşünen kişi, bu personele karşı düşüncesinden ötürü soğuk davranacak ve bu davranış personelin ondan gerçekten hoşlanmamasına neden olacaktır.

Pygmalion Etkisi Hakkındaki Önemli Bir Deney


Kendini gerçekleştiren kehanet üzerine deneyler de yapılmış. En çok dikkat çekeni ise Rosenthal’ın 18 öğretmen ve 650 öğrenci üzerinde yaptığı deneydir.

California’da bir ilköğretim okulundaki çocuklara IQ testi uygulanmış ve gerçek sonuçları sadece yetkililer biliyor ve test sonuçları birbiriyle pek fark göstermiyor. Yetkililer, rastgele çocuklar seçerek (çocuklar da gerçek test sonuçlarını bilmiyorlar) öğretmenlere bu çocukların test sonuçlarının ortalamanın üzerinde olduğunu ve ilerde başarılı olabileceklerini anlatıyor. Halbuki seçilen çocuklar ortalama seviyedeki öğrenciler.

Bir yıl sonra öğrencilere bir IQ testi daha uygulanıyor ve aslında ortalama seviyede olup, öğretmenlere yüksek seviyede oldukları söylenen öğrencilerde diğerlerine nazaran daha büyük bir gelişim olduğu gözlemleniyor. Özellikle küçük yaşlarda, öğretmenlerin öğrencilerin potansiyelleri üzerine olan düşünceleri, öğrencilere karşı davranışlarını ve yaklaşımlarını etkileyerek, çocukların daha başarılı olmasını sağladığı ortaya çıkıyor.

Öğretmenler, potansiyeli olduğunu düşündükleri çocuklara derslerde daha fazla ilgi gösterdiklerinden dolayı (özellikle olumlu geri bildirimler aldıkları için) bu öğrenciler diğerlerine göre daha fazla gelişebilmişlerdir. Tersi olarak da olumsuz geri bildirim alan öğrenciler de başarılarında bir düşüş yaşamışlardır.


Benzer bir durum iş hayatı için de söylenebilir. Müdürünüz sizde bir potansiyel olduğunu düşündüğünde size daha çok iş verir, daha iyi yorumlar yapar veya toplantılarda daha çok söz hakkı tanır. Bu sayede kendinizi daha çok geliştirme fırsatı yakalamış olursunuz. Yine tam tersi bir durum da geçerli olabilir. İş verilmediğinde ya da söz hakkı verilmediğinde başarınızın düşmesi de muhtemeldir.

Gerek kendimiz gerekse başkalarının kendimiz üzerinde önemli ve aslında basit bir etkiye sahip oldukları çok belli bir durum. Belki de, neye inandığımızı yeniden gözden geçirmenin vakti gelmiştir.




bottom of page