Ruh Molekülü : DMT(Dimetiltriptamin)
top of page
Ara

Ruh Molekülü : DMT(Dimetiltriptamin)



DMT beyin dolaylarında bulunan epifiz bezi tarafından salgılanan 3 hormondan biridir. Epifiz bezinin salgıladığı diğer hormonlar melatonin ve serotonindir.


Sinir sistemine sahip olan tüm canlılarda DMT bulunur. İnsan bilinci üzerinde çok etkilidir. Ruhun vücuda girip çıkmasını sağlayan hormon olarak adlandırılır. Bir çeşit halüsinojendir ve etkilerinin arasında zaman algısında değişim vardır. Çok fazla DMT psikedelik ( gözle görülemeyen ruhani olguların görünür hale gelmesi durumu) bir etki yaratırken, yetersiz miktarda DMT dünyayı sönük, donuk ve gri görmemize yol açar. Bu nedenle de DMT’ye “Ruh molekülü” adı verilir.


DMT’nin salgılanması uyku esnasında rüya gördüğümüz evreye denk gelir. Ancak bu esnada salgılanan hormon miktarı düşüktür. Eğer salgılanan miktar fazla olur ise beyinde algı değişimine yol açar, Peygamber hastalığı olarak da bilinen “Temporal Lob Epilepsisi” buna en iyi örnektir. Beyinde yüksek miktarda Dimetiltriptamin salgılanmasına sebep olduğu için ruhani boyutlara kapılar açmakta ve hastalarda birtakım şizofrenik halüsinasyonlar görülmektedir.

Uyku dışında beyin sadece doğum ve ölüm anında DMT salgılamaktadır. Doğum esnasında anne ve bebek yüksek miktarda DMT salgılar. Doğum ve ölüm anında salgılanan Dimetiltriptamin oranı, normal zamanlarda salgılanan Dimetiltriptamin oranından fazladır.


Doğumda DMT’nin daha çok salgılanması sonucu anne ve bebekte bir trans ve mutluluk hali meydana gelir. Bu durumda anne hepimizin bildiği acılı geçen doğum sancısına daha rahat katlanır, bebek de uyku durumunda olduğu için yeni bir hayata sorunsuz bir geçiş yapar.

Kimyasal olarak DMT, iki halka ve bir kuyruk halinde düzenlenmiş on iki karbon atomu, on altı hidrojen ve bir çift nitrojendir. Elimizde biraz olsaydı, berrak veya beyaz kristal bir toz gibi görünürdü.


DMT, insanların kozmik yolculuklara çıktığı canlı halüsinasyonlar yaratabilen bir ilaçtır. Birleşik Krallık'ta da dahil olmak üzere birçok ülkede yasa dışıdır ve genellikle bir LSD gezisinin çok daha kısa bir versiyonuyla karşılaştırılır. Aynı zamanda bazen ruh molekülü olarak da adlandırılır, çünkü size ölmenin nasıl bir şey olduğu konusunda bir deneyim verebilir.


DMT her yerde doğal olarak bulunur ve kimyasal olarak sentezlenebilir, ancak insanlar onun halüsinojenik özelliklerine ilk kez Güney Amerika bitkilerinde rastladı. Yüzlerce yıldır törenlerde “ruhların asması” anlamına gelen “ayahuasca” adlı özel bir çayın potansiyel bileşenlerinden biri olarak kullanılan Psychotria viridis çalısında yetişir. Bu çay, Peru Amazonları’nda bulunan Conibo Kızılderilileri başta olmak üzere, Güney Amerika’nın farklı bölgelerindeki şamanist kabileler tarafından yüzyıllar boyunca hastalıkların tedavisinde kutsal bir iksir gibi kullanılmıştır.


DMT alan kişiler, benlik algılarından tamamen kopmuş hissettiklerini bildirmektedir. Astral maceralara devam ettiklerini, halüsinasyon gördüklerini ve bazen makine elfleri olarak adlandırılan bu uzaylı varlıklarla tanıştığını bildiriyor. Bu duyumlar o kadar güçlü ve o kadar yaygın ki, birçok insanın gerçek bir paralel evreni ziyaret ettiklerine veya gerçek bir diğer dünya yaşam formuyla iletişim kurduklarına inanmalarına yol açmış durumdadır.


Normalde tüm psikedelik maddeler, her bireyin kendine özel birtakım sanrılara sebep olurlar. Fakat Dimetiltriptamin kullanan bireylerin yaşadığı deneyimler birbirlerine çok benzer olup, tüm evrene bakış açılarının değiştiğini ve her şeyin bir olduğu hissiyatının güçlendiğini söylüyorlar.


Hastane ortamında yüksek dozda DMT verilen deneğin anlattıkları: “…işte burada psikedelik sersemleme başladı. Öldüğümü sandım. Beyaz bulutları gördüm. Uyanış, bembeyaz pamuk gibi bulutlar, tanrılar, melekler gördüm. Ölüyor olduğumu düşündüm. Ama Sindy ve Rick’e şöyle bir baktım da her ikisi de sakin sakin beni izliyorlardı. “İyi haber, bedenim gayet iyi görünüyor” diye düşündüm. Doğuyor muydum ya da henüz gerçekleşmemiş ölümü mü deneyimliyordum anlayamadım. Çünkü biliyordum ki, bu gibi durumlarda zaman unufak olur, zaman doğrusalının hiçbir anlamı kalmaz. Zamanın çöktüğü ilahi makamdır burası. İnsaniyetime ait tüm tabakalar gittikçe soyulup, dökülüyor. Nihayet, sonunda, nerdeyse son tabakada, bu tabakanın ne olduğunu tarif bile edemem ama sanki seni insan olarak tanımlayan bu son tabaka, ve puf… o da gitti. Artık bir insan değilsin, aslında artık tanımlayabileceğin hiçbir şey değilsin zaman kavramı yok, kafam çok karışmıştı. Çok korktum, hayatım boyunca bu kadar korkmamıştım. Bedenimden kovulmuştum.”

Kaynaklar ve İleri Okuma

  1. https://www.gnoxis.com/t40436-dogadaki-en-tesirli-halusinojen-ayahuasca/

  2. https://onedio.com/haber/madde-ile-ruh-molekulu-dmt-579419

  3. https://www.ateistforum.org/index.php?/topic/47821-dimethyltryptamine/

  4. https://m.facebook.com/YildizTohumu/photos/a.533406500088816/1225272877568838/?type=3




bottom of page